27 Şubat 2012

Bir küçük veda

Yok sürekli değil, geçici bir veda. Döneceğim elbet. Yolculuğum bitince. Hoş bu yolculuklar hiç bitmez, biz bitti zannetsek de. Aslolan kendi içimizdeki seyahattir çünkü, içeriye yapılandır, dıştaki değil. Bakmayın büyük laflar ettiğime, aslında her zamanki yolculuklardan biri. Bir süre ses çıkaramayabilirim diye düşündüm ve bu hoş aromalı kekle sizi başbaşa bırakayım dedim. Yine "keeeek" anlarından birinde ortaya çıkan tarifsiz keklerden bu da. "Evde ne varsa" nevinden. İki köy yumurtası iyice çırpılır, içine az bal (yerine pekmez de olur tabii) portakal suyu, bir bardak bademin robotta çekilmiş hali, dolayısıyla daha az un (1 bardaktan biraz fazla), 1-2 çorba kaşığı kadar Laleli'nin mandalina aromalı zeytinyağından, bol portakal kabuğu rendesi, karbonat. Sanırım bir avuç da bitter damla çikolata eklemiştim. Neredeyse bir yıl olacak alındığı, hala bitiremedim. Hepsi karışıp hooop kalıba, sonra da ver elini fırın. Şu anda ondan yiyor olmak isterdim ya bu keki evvelki hafta yapmıştım. Çekimden henüz döndüğümüz için bu aralar kek yapacak fırsatım yok. Zaten iş de çok. Kafamın içi "onu da yapmalısın, bunu da yapmalısın"larla dolu olduğundan pek özenli bir yazı olamadı farkındayım. Hakkınızı helal edin.

15 Şubat 2012

Bir gün yani bugün

"Çakal nergisini bulmuşun" dedi hacı, elimdeki nergislerle yanından geçerken. "Buldum buldum" dedim "ne var ne yok topladım aldım." Bu sabah kahvaltıdan sonra pazara yürüdüm. Dağlar dimdik duruyordu. Tepeleri karlı. Akdeniz masmavi. Gökyüzü pırıl pırıl. Otlar iyice büyümüş. Ebegömeçler, sarı papatyalar, hardalotları. Yürümek iyi geldi. Pazarda olmak da tabii. Elmacı hacıdan elma, armut, ayva aldım. Bir kişi getirir pazara kök rezene. Ondan ayrıca alabaş (kohlrabi) ve pancar aldım. Bizim Mustafa'da enginar var (ah "sezonun ilk enginarı" yazısı da yazacaktım ya vaktim olmadı) bir limon verdim, dedim aman ha sokmayasın o limon tuzlu suya. Biliyorum abla dedi. Ondan göleviz de aldım. Yarın yemekte ağırlayacağım Belçikalı arkadaşım Marie için fırınlayacağım (pancarları da). Dün eve gelirken çıtırdatılmış yufkalardan almıştım. Alırken "biraz fırında ısıt bak çıtır çıtır olur" dediydi bizim güleryüzlü yufkacı. Yine dün Torunoğlu Gıda'dan aldığım Denizli'nin yanıksı süzme yoğurdundan sos yapmak vardı zihnimde. Bu akşamki Eminönü bölümünde izleyeceğiniz sevgili Bilge'ye hemen anlatmam gerek çünkü onların hazırladığı muhteşem bir baharat karışımından koydum yoğurda. Offf... İkisi de tütsülü. Yufkalar çıtır çıtır. Öğle oldu. Sütüm kaynıyor ocakta. Bu gece dinlensin, yoğurdumu yarın mayalarım diyorum. Gerçi bugün ekmeğimi de mayalamam gerek ya belki öğleden sonra. Önce iş. Yoğun bir dönem dostlar. Bir süre ihmal edeceğim herhalde blogu. Belki arada ceee derim. Diyebilirim umarım.