25 Mayıs 2006

Sivas'tan kısa selam

Bu sefer de selamimiz Sivas'tan. Tanrim ne kadar yorgun hissediyorum kendimi. Suriye'de yedik güzel seyler yemesine de hepimiz döküldük. Hatta gruptan biri hastaneye yatmaya vardirmis isi. Ben daha yeni toparladim ama bir yandan da acaba yorgunluktan sogukalginligi baslar mi telasindayim.

Dünkü Antep-Sivas yolculugu 8 saat sürdü. Komedi bir yolculuktu diyebilirim. Neyse ki yanim bostu, ayagimi uzatabildim ama can sıkıntısından bir ufak torba badem, 3 muz, 5-6 kilis kahkesi, 3-4 de antep kahkesi (zeytinyaglisindan) yedim. eh çok da fena degilmis liste. Yola çiktigimiz 2 saat bile olmamisken yarim saat çay ve ihtiyaç molasi verdik. Ardindan Malatya otogarinda bir yarim saat daha. Oradan ayrildik bu sefer benzin molasi, ardindan durduk yolun ortasinda. Ne oluyoruz derken bir baktim birileri çilek mi kiraz mi birseyler aliyor. En son olarak da Hekimhan'da aksam namazi molasi verdik. Iki kisi namaz kildi, 20 kisi sigara içti! Ben de oraciktaki igde agacindan iki dal koparip otobüsü kokuttum. Sonra da onlari Fatma arkadasima getirdim. Fatma'yi taniyorsunuz, mutfak solisti. Kayisili perdelerini gördüm. Aksam o saatte yemek yiyemem deyince bana güzel esgi asi'ndan isitti. Yesil erik ve karisik bakliyatla yapilan nefis bir çorba. Tarifini alacagim ondan. Sabah da biri peynir ve evelikli, öteki cevizli gözlemeler yapmis canim. Tabii tembel ve yorgun misafiri ancak 9'da kalkinca... Cevizler ve kayisi kurulari Divrigi'den, ablasinin bahçesinden. Bugün de 'iç' yemeye gidecegiz, sire pazarini gezecegiz. Bakalim gezi bitince ne kadar pestil olacagim, ne pestili olacagim? Kisa dedim ama evde hizli baglanti bulunca oturup yazdim bunlari. Gelen yorumlara da bakamamistim önceki seferlerde. Kimseyi yanitlayamadim ama hakikaten çok kisacik oldu baglantilar. Simdi de kafam dumanli ya bu kadar cümleyi dogru dürüst kurabildiysem ne mutlu bana! Fatma'nin selamlari var bu sitenin okurlarina..

23 Mayıs 2006

Antep'ten çoook kısa selam

Simdi de Antep'teyim. Geziden pazar aksamüstü döndük. Aman o ne yorgunluktu. Yine de fazlasiyla degdigini söyleyebilirim. Çok ilginç bir deneyimdi. Hepimiz sürate ragmençok mutlu döndük. Halep'ten basladik. Halep Kalesi'ni gezdik, nefis bir ögle yemegi yedik. Sonra yollara düsüp Sam'a vardik. Gece Sam'da konaklama, ertesi sabah Sid Zeynep camisi, eski çarsi.. Dönüste Humus'ta yine harika bir ögle yemegi (ne yazik ki birbirine benzeyen seyler) ve Hama kentinden oraya has bir tatli alip eski su degirmenlerini görüp yola devam. Halep'te çarsi gezileri, kapali çarsi.. gece uykusu derken ertesi sabah ufak tefek gezilerle bitirdik. Ayrintili yazamiyorum vakit yok. Resim de yükleyemiyorum ama en kisa zamanda insallah. Yarin Sivas'a geçiyorum, cuma da Tokat'taki etkinlik basliyor. Kismetse haftaya pazartesi Burhaniye'deyim. O zaman uzun uzun yazar ve fotograflardan örnekler vermeye baslarim. Ancak sizi su anda içinde bulundugum bir nefis mekanla anadolu evleri'yle basbasa birakiyorum. Bir bakin ve en kisa zamanda Antep'e yolunuzu düsürüp gelin. Zaten Çagdas'ta yemek de yiyeceksiniz, çarsilari gezeceksiniz... Oooo! Haydin eyvallah.

18 Mayıs 2006

Antakya'dan çok kısa

Bir günde Antakya görülür mü? Görülmez elbet. Azicik da olsa degdi. Uzun çarsiya gitmek, Sultan Sofrası'nda yemek yemek, gerçek Antakya künefesi tatmak, peynirler, kahkeler, kerebiçler...
Sabah kahvaltisi Halepli İbrahim Usta'dan: bakla ve humus.. Devami sakin bir zamanda. Birazdan Antep için yola çikiyorum. Fotograflar bol bol gelecek elbet!
Herkese sevgiler. Bu ara gelen mektuplariniza yanit veremezsem affedin beni.

14 Mayıs 2006

Anneler, gazeteler, kitaplar, geziler veeee çilek!

Elime geçen son üç kitap da Arkadaş Yayınları’ndan Beden Zekası, Her Yönüyle Yoga, Her Yönüyle Diyet. Kitaplarin formu, kagidi, sayfa düzeni son derece hos, incelikli. Özellikle Beden Zekası kitabinin önemli bir kaynak olabilecegini düsünüyorum. Farkli diyet ve yoga kitaplari daha önce de yayinlandigi için hangisinin size daha uygun olduguna sanirim ancak siz karar verebilirsiniz. Içerigi de güzel kitaplarin ancak ne yazik ki pek çok çeviri kitapta gördügüm hatalar var. Çeviri, bir cümleyi oldugu gibi Türkçe’ye aktarmak degildir bana göre. Dilimize uygun bir dille aktarmaktir. Çeviri yaptiktan sonra bir de dili için okuyorum. Dolayisiyla gerçekten Türkçe bir kitap gibi okunmasini saglamaya çalisiyorum. Ne denli basarili oldugumu bilemem elbet, sonuçta çeviri gerçekten ciddiye alinmasi gereken bir is. Dili bilmek yeterli olmuyor. Dile hakim olmak da gerekiyor. Her iki dil için de geçerli bu. Sanirim çevirmenler kadar redaktörlere ve editörlere de bu konuda büyük is düsüyor. Bahsetmistim galiba, bir kaç ay önce elime geçen bir kitapta yabani çiçekler ‘vahsi çiçek’, degisim programiyla Amerika’ya giden Japon delikanli da ‘mübadil’ olmustu! Üstelik hatalar bunlarla da bitmiyordu.
Bir de geçenlerde Vefalı Dostlarım Şifalı Otlar (Alfa) kitabini tanittigim Bursali dostum Ramis Dara baska türlü haberdar olamayacagim bir kitabi gönderdi: Bursa Bitkileri. Uludağ Üniversitesi Kent Tarihi ve Araştırmaları Merkezi’nce yayimlanan kitabi Prof. Dr. Gönül Kaynak, arastirma görevlileri Ruziye Daşkın ve Özer Yılmaz hazirlamis. Bursa ili sinirlari içinde yetisen her tür bitkiyi fotografli olarak içeren kitap gerçekten çok degerli bir hazine bana göre. Tüm kitaplari hazirlayanlara tesekkürler.